Sayın medya mensupları,
Sayın Konuklar,
Sevgili Parti Meclisi Üyesi Arkadaşlarım,
Sayın Konuklar,
Sevgili Parti Meclisi Üyesi Arkadaşlarım,
Bir Azeri halk sözü var: Bir gecem yoktur ki eski
derdimle yatam, diyor. Türkiye’nin de eski derdiyle yattığı bir günü
yok.
Burada anlatılmak istenen hayatın yeni sorunlar üretmesi
değil. Burada kastedilen, olağan olmayan sorunlar. Türkiye şimdi böyle bir
durumda.
Bir rejim bunalımı yaşıyoruz. Çünkü hükümet
yönetemiyor. Muhalefet güven vermiyor. Sorunlar çözülmüyor.
Bir buçuk yıl önce %47 oy ile Meclis’te koltukların %62’sini
elde eden AKP hükümet oldu, ama iktidar olamadı. 2006’dan beri
hükümet felç. Hiçbir konuda bir sonuç alamadı. İşte türban konusu; işte
anayasa değişikliği, işte alevi açılımı, işte Kürt açılımı, İşte Avrupa Birliği
tam üyelik müzakereleri,…
Kaç defa söyledik: İktidar Kürt Sorununun çözümünde
adım atmak istiyorsa; hak ve özgürlük kısıtlamalarını kaldırmakla işe başlasın.
Kürt Açılımı diyor: seçilmiş belediye başkanlarını ellerine kelepçe vurarak
gözaltına alıyor… Bu mu Kürt Açılımı?
Dünkü gazetelerde, bazı konularda hükümetin atak yapacağı
haberi vardı:
- Referandumu kolaylaştırarak anayasa değişikliğine gitmek,
- Parti kapatmayı zorlaştırmak,
- Yüksek Askeri Şura Kararlarını yargı denetimine açmak,
- Memurlara toplu sözleşme ve grev hakkı tanımak,
- 100 Türkiye milletvekili ile her görüşün Mecliste temsiline yol açmak..
AKP iktidarı, 7 yılı bitirdi; sekizinci yılından yiyor.
Yukarıdaki vaadlerin hepsi, 2002 yılı seçim bildirgesinde var.
Keşke, 7 yılda yapamadıklarını, şimdi yapsalar ve
biz de alkışlasak.. Ama yapamayacaklar.
Örneğin, memurlara toplu sözleşme ve grev hakkı zaten yasal.
Türkiye’nin imzaladığı uluslar arası anlaşmalarda bu var. Anayasa’da uluslar
arası anlaşmalar iç hukuktan üstündür yazıyor. Ama uygulanmıyor. Ne yapılıyor,
hakkını isteyen işçilerin üzerine polis copla, biber gazıyla saldırıyor.
Bırakın onları, Yargıtay’ın eksik 34 üyesini tamamlayamıyor.
Ülkenin orasında burasında halk arasında çatışmalar çıkıyor;
bunun çoğu da hükümetin kamu güçlerini zorbalık ve baskı aracı olarak
kullanmasından doğuyor.
Hükmet halkın oyuna sahip çıkamıyor. Anayasa ile belirlenmiş
yetkilerini kullanamıyor. İktidar muktedir değil. Muktedir olsaydı, Türkiye’yi
İstikrarsızlaştırma Planındaki imzanın –yaygın deyişle ıslak imzanın-
gerçekliği konusunda hata yapan, gemiden tehditler yağdıran Genel Kurmay
Başkanı’nı görevden alırdı. Seçim Bildirgesindeki, hükümet programındaki işleri
yapardı…
Başbakan, Genel Kurmay Başkanı ile ziyaret/iade-i
ziyaretlerde icazet almaya çalışıyor.. Şimdi sormak gerekiyor: Sayın
Başbakan, gazetelerde yeralan girişimleri, sayın Genel
Kurmay Başkanı’na sordunuz mu? Oradan icazet aldınız mı? Bütün
millet biliyor ki, oradan icazet almadığınız hiçbir şeyi yapamıyorsunuz:
Öte yandan, Muhalefet güven vermiyor: tek yapabildiği, iktidarla
ağız dalaşı.. Demokratik açılımlara set çekiyor; fail-i meçhullerden,
darbe hazırlıklarından yargılananlara kol kanat geriyor. Onun için de seçmenin
ne aklını ne de gönlünü kazanabiliyor. Bir de kalkmış seçim istiyor. Düşünmüyor
ki, bu gidişle barajın altına düşecek.
Sırası gelmişken; bu seçim kanunu ve bu siyasi partiler
kanunu ile, bu meclis gibi, seçilecek meclisin de demokratik
meşruiyeti olmayacaktır.
100 Türkiye Milletvekilliği, seçim sistemindeki
adaletsizliğe çözüm değildir.
- Seçmen iradesini çarpıtan sistem son bulmalıdır. Oy değerlendirmelerinde ve hazine yardımında baraj kaldırılmalıdır.
- 2002 seçimlerinde oyların %45’i meclise yansımamıştır. Başkasının oyu ile seçilenler, Meclis koltuklarını işgal etmiştir. Halen de bir kısım Meclis koltuğu, seçim kanunundaki çarpıklıktan doğan işgal altındadır. İşgale yol açan seçim barajı kaldırılmalıdır.
- Milletvekilleri, Genel Başkanların kapıkulu olmaktan çıkarılmalıdır. Demokratik bir ön seçim yasalaştırılmalıdır.
Evet: 1. İktidar yönetemiyor; muktedir değil. 2. Muhalefet
güven vermiyor; çözümcü değil, polemikçi. 3. Sonuç
olarak, Türkiye sorunlarını çözemiyor. Bu rejim
bunalımıdır.
Tam bu sırada, Çağdaş Solda Büyük Buluşma’nın gerçekleşme
yoluna girmiş olması, “bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” dizesini
anımsatıyor.
Çağdaş Solda Büyük Buluşma çalışmaları kapsamında, önceki gün,
*Nasıl Bir Türkiye İstiyoruz Grubu,
*10 Aralık Hareketi,
*Yenisol ve
*SHP olarak
bir araya geldik. On ay önce başlayan bir süreci,
önümüzdeki bir ay içinde sonuçlandıracağız. Böylelikle, Türkiye’de:
- Yelpazenin solundaki boşluk dolacak.
- Türkiye, gerçekten sivil, gerçekten demokrat, gerçekten barışçı, gerçekten özgürlükçü, gerçekten eşitlikçi ve gerçekten kalkınmacı bir siyasal seçeneğe kavuşacak.
- Rejim bunalımının aşılması da böylece başlayacak.
Hepinizi sevgilerimle selamlıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder