24 Aralık 2009 Perşembe

Petrol-İş Sendikası'na Ulaşım

Metrobüs ile Altunizade durağında iniliyor. Birbirini takip eden üç üstgeçidi geçtiğinizde Özyeğin Üniversitesi'ni göreceksiniz. Üniversitenin bulunduğu sokağın sonunda solda.

Otobüs ile;
Üsküdar'dan 1A numaralı,
Kadıköy'den 14, 14D, 14E, 14F, 14K, 14Y numaralı,
Taksim'den 110 numaralı araçlarla ulaşabilirsiniz.

Ulaşımda bir sorun yaşarsanız iletişim için:

Cihan Erdal: 05378413251
Cihat Demirtaş: 05543351647
yenisolgenclik@gmail.com

17 Aralık 2009 Perşembe

Öğrenciler Yeni Solda Buluşuyor!




























Eşitlikçi, özgürlükçü ve demokrat bir sol için biz öğrenciler bir araya geliyoruz.

Yeni bir sol'un gerekliliğine inanan liseli ve üniversiteli öğrenciler olarak,
parasız eğitim haktır diyenler,
AKP'nin uyguladığı neoliberal eğitim politikalarına,
ana dilde eğitim yasağına,
zorunlu din dersi işkencesine,
erkek egemen dilli eğitime,
ulusalcılığa, milliyetçiliğe,
darbeci rektörlere ve öğretim üyelerine karşı

eşitlikçi ve özgürlükçü bir siyasal muhalefeti yükseltmek için,

26 ARALIK CUMARTESİ GÜNÜ BİR ARAYA GELİYORUZ...

Türkiye'de, sözde kalmayan bir toplumsal adaleti temel hedef olarak kabul eden; milliyetçiliğe ve muhafazakarlığa hiçbir şekilde teslim olmayan; demokrasiyi sadece kendisi için değil, bütün toplum kesimleri için talep eden ve yaşatan demokrat/eşitlikçi/özgürlükçü bir siyasal harekete ihtiyaç var.

Konuşmacılar;
AHMET İNSEL
NİL MUTLUER
UFUK URAS

26 ARALIK 2009 CUMARTESİ
SAAT: 14.00
YER: Petrol-İş Sendikası Genel Merkezi
(Altunizade Mah. Kuşbakışı Cad. No:23 Üsküdar- İSTANBUL)

İletişim: yenisolgenclik@gmail.com

Sol kanattan yeni bir atak























İstanbul Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras ve yol arkadaşları, parlamentodaki sol açığı kapatacak yeni bir parti için canla başla çalışıyor. Uras'la yoğun politik gündemi ve solun geleceğini konuştuk.


Son olarak 11 Kasım'da TBMM'deki 'Demokratik Açılım' oturumunda yaptığı 'mantıklı' konuşmayla hayli ses getirdi Ufuk Uras. Başbakan Tayyip Erdoğan'ı güldüren, AKP'den alkışları toplayan, CHP ve MHP'yi "aç aç" usulü sıralara vurduran konuşmanın ardından yine yollardaydı; 1996'da kurulan 'Aşkın ve devrimin partisi' ÖDP'den ayrıldıktan sonra oluşturmayı planladıkları yeni parti için çalışmakta... Öyle görünüyor ki Uras ve arkadaşları, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin karşısına "Adalet ve vicdan!" diyerek çıkmaya hazırlanıyorlar.

BERRİN KARAKAŞ, 13 Aralık 2009, Sabah Pazar (Fotoğraf: Tijen Burultay)

'TÜRKİYE'DE KENDİNİ SOLCU SANAN ÇOK'

- Açılamayan 'Demokratik Açılım'dan başlayalım dilerseniz. Sizce DTP bu süreçte doğru hareket etti mi? Emine Ayna'nın konuşmasında DTP tabanının 'dağa çıkın' isteğini belirtmesi, ne anlama geliyordu?
- DTP kendi sınırları içinde yapabileceklerini ve yapamayacaklarını ifade etti. Barış için ellerinden geleni yapmak için çok uğraştıklarını biliyorum. Şüphesiz ki, bu süreç, öyle dümdüz, sorunsuz, hiçbir arıza olmaksızın akmıyor. Önemli olan, en az yol kazasıyla somut ve Türkiye toplumunun içine sindireceği adımların atılması. Kimsenin yeniden dağa çıkmayacağı, orada olanların da geri geleceği demokratik ve eşit yurttaşların bir arada yaşayacağı bir ortamı sağlamak hepimizin üstüne düşen bir sorumluluk.

- "Açılım bitti," diyebilir miyiz geldiğimiz süreç için?
- Doğru olmaz. Ama AKP'nin açılımın gereklerini yerine getirmekte atıl kaldığı, hatta geri adımlar attığı izlenimi var. Bu kadar ciddi barış beklentisinin oluştuğu bir dönemde gerekli yasal ve politik adımların atılmaması, beklenti yorgunluğu yaratıyor. Bu da belli ki çeşitli gerginliklere neden oluyor. Türkiye'de demokratikleşme sağlanmadan, demokratik ve sosyal bir anayasa olmadan, farklı kimlik ve kültürlerin eşit yurttaşlar olarak yaşamalarının zemini yaratılmadan 'demokratik açılım' bitmez.

'ÖNEMLİ OLAN SOSYAL POLİTİKALAR'

- Tokat'taki saldırının zamanlamasını nasıl değerlendirmeliyiz?
- Sadece zamanlama sorunu yok. Saldırının kendisi de büyük bir provokasyon. Otobüslere molotof atarak, silahlı saldırılarla veya Diyarbakır'da gösteri yapan bir genci tek kurşunla vurarak barışa gidilemez. Türkiye bu tür gelişmelerle yeniden karanlık ve kasvetli bir döneme doğru çekiliyor. Neyin provokasyon, neyin demokratik tepki olduğunun belli olmadığı günlere giriyoruz.

- Tayyip Erdoğan, "Sizin hiç evladınız öldü mü, sizin hiç köyünüz yakıldı mı?" diye sorduğu konuşmalarıyla 'sol'dan rol çalar gibi. Ne diyorsunuz?
- Rol kaptırma var burada aslında. CHP o kadar rejim muhafazakârlığına yöneldi ki, o siyasi boşluğu birileri gelip dolduruyor. 21. yüzyılda artık insanlarımızı fare gibi zehirlemek çözüm olabilir mi? Bu söylendiği andan itibaren siz AKP'ye güç vermiş oluyorsunuz. AKP gücünü CHP muhalefetinden alıyor. O yüzden AKP'ye karşı ciddi bir kitlesel sol muhalefet oluşturmak lazım ki, ciddi bir seçenek oluşsun.

- AKP'yle söylemleriniz örtüştükçe sizin de işiniz zorlaşıyor mu?
- Ben çok örtüştüğünü düşünmüyorum. Kamuoyu vicdanına denk düşen bir yaklaşım destek buluyor. Herkesin kendi kimliğiyle, kendi kültürüyle insanca yaşamasını savunmak önemli. Ama mesela ben AKP'yi aynı zamanda "Alevi meselesinde niye yargı kararlarına uymuyorsunuz?" diye de eleştiriyorum. AKP'yi sosyal politikalar üzerinden eleştirmek gerek.

- "Açılım" konuşmanızı AKP sıralarının alkışlaması, Tayyip Erdoğan'ın gülmesi, sizde "Eyvah!" gibi bir durum yarattı mı?
- Tam tersine ben AKP eleştirisi yapıyorum. Fakat bir edepsizlik karşısında edepli olan herkes alkışlar sizi. Bu biraz niyet meselesi. Pozitif bir şey söylüyorsunuz somut olarak. Karşınızda ise bir negatif enerji var. Seçmen ve izleyiciler onu görüyor. Neredeyse 18 yaşından küçüklere Meclis TV'yi yasaklar hale geldik. İnsanlar farkına varmıyor ama MHP ve CHP sıralarında "Aç, aç!" diye bağırıyordu insanlar. Böyle bir siyaset olamaz. "AKP açılımı savunuyor, biz kapanalım," diyemeyiz. Bir dizi meselede CHP ile MHP ortak tutum alıyor.

'KAMER GENÇ OLMAK İSTEMEM'

- Bülent Arınç katıldığınız bir televizyon programına bağlanıp "Türkiye'de böyle solcular görmek istiyoruz" dediğinde ne hissettiniz?
- Siyasi rakiplerimizin takdirini almak iyi bir şeydir çünkü insanlar sol deyince tek parti dönem solculuğunu düşünüyor. AKP'nin kapatılmasına karşı olduğunuz için AKP'li, DTP'nin kapatılmasına karşı olduğunuzda DTP'lilik gibi şeyler çok saçma. Bir usule karşı çıkmak muhtevayı benimsemek anlamına gelmiyor.

- Bazı insanlar Kamer Genç gibi olmanızı istiyor; sessiz değil kavgacı. Olabilir misiniz?
- Olmak istemem. O tezkereye evet derken ben hayır diyorum. Bu, Dev-Genç'ten Kamer Genç'e yönelenlerin problemi. Siyasi lümpenleşme, siyasi 'kitsch' bize ait bir şey değil.

- 19 Kasım'da Brüksel'de, "Hitler Almanyası'ndan sonra Nasyonel sosyalizmin en güçlü olduğu yer Türkiye," dediniz. Epey ağır bir konuşmaydı...
- Türkiye'de birçok insan kendisini solcu zannediyor ama bu nasyonal sosyalizm, ulusal solculuk yaklaşımına baktığınızda, darbeleri savunmak, bir tür faşizan refleksler göstermek... DTP konvoyuna İzmir'deki tepkiler örneğin. Neo-faşizmin en önemli özelliği, kendilerini faşist olarak değerlendirmemeleri. Dayanışmayı, empatiyi esas alan farklı bir politik kültürü geliştirmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

'Resmi sol tümüyle iflas etti'

- Baykal ağır sözlerinize karşı size pek cevap vermiyor.
- Verebilecek bir cevabı olduğunu düşünmüyorum. Resmi sol bence tümüyle iflas etti. En son Onur Öymen'in konuşmalarına bakıyorsunuz mesela; "Ben Alevileri incitmek istemiyorum," diyor ama katliamı savunuyor. İnsanları incitmeyen bir katliam var mı? Ya da Kılıçdaroğlu'nun konuştukça çuvallaması... "Ben alkışladım ama parçayı değil bütünü alkışladım," diyor. Mantığın ilk kuralı: Bütün parçalardan oluşur! Birilerinin bunu anlatması lazım.

- "Aleviler her defasında bu defa son derler ama yine oylarını CHP'ye verirler!" diyorsunuz. Öymen krizinden sonra da aynı şey mi olur?
- Bu sefer ciddi bir ayrışma olacağını düşünüyorum. Blok olarak davranmayı beklememek lazım ama Türkiye'nin aydınlık yüzünden yana olan, demokratik bir anayasadan yana olan kesimler mutlaka bizimle birlikte davranacaklardır. Çünkü eşit yurttaşlık hakkı ve gerçek laiklik çok önemli. Bize yıllarca resmi laikliği gerçek laiklik diye yutturdular. 12 Eylül rejiminin kazanımlarını Cumhuriyet'in kazanımları diye takdim ettiler. Buradaki ayrışmanın olumlu olacağını düşünüyorum ve sosyal demokratından yüzünü sola dönen Alevi hareketine, Kürt toplumsal muhalefetine o tarihsel buluşmayı gerçekleştirme şansımızın olduğunu düşünüyorum.

- DTP kapatılırsa neler olur?
- Sorunu ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Parti kapatmayı güçlendiren yasal değişiklikler AKP tarafından savsaklanmıştır, bir an önce yapılmalıdır.

- 2007 seçimlerinde DTP destek vermeseydi, Meclis'e yine de girebilir miydiniz?
- Onu bilemiyorum, kestirmek zor ama zor olurdu tabii. Bence solun ortak adaylığı fikriyatı önemliydi.

- Evet ama bu destek pek çok insanı da rahatsız etti.
- Siyaset tam da bu gettolaşmayı önleyecek köprüdür. Behice Boran, Urfa milletvekiliydi ve kimse onu eleştirmemişti. Ne kadar milliyetçileştirmeye doğru yöneldiğimizin bir göstergesi bu eleştiriler. Kürt yurttaşlarımızın oyunu, güvenini almak, benim için son derece onurlu bir şey. Keşke bizim 2007 seçimlerindeki büyük buluşmamızı herkes gerçekleştirse de, siyasetteki bu partikülleştirmeyi önleyebilsek.

'Tek tabanca olmak zor'

- Açılım sonrasında "Türkiye Yugoslavya olur mu?" sorusu başladı bir de.
- Yugoslavya, çok kimliklilik, çok kültürlülük talepleri bastırıldığı için bölündü, bu taleplere sahip olduğu için değil! O hep yanlış okunuyor. Orayı parçalayan Miloseviç çizgisidir.

- Kafes Planı'na ne diyorsunuz?
- Türkiye'yi kafese almak isteyenler kendileri kafese girdiler. Azınlıklara yönelik provokasyonların nasıl bir fatura ödettiğini yakın tarihimizde yaşıyoruz. Bütün bunların ortaya çıkarılması önemli. Bütün bunlar caydırıcı oluyor. Artık kimse demokrasi dışı arayışlara kolay kolay teşebbüs edemeyecek.

- Eşiniz Zeynep Tanbay da yeni süreçte sizinle birlikte. Eş durumundan Bülent Ecevit ile Rahşan Ecevit ikilisi geliyor aklıma. Var mı böyle bir ilişki?
- Bir eş durumu vaziyeti yok. Zeynep Tanbay kendi başına ayrı bir şahsiyet. Kendisinin eş kontenjanından değerlendirilmesinden rahatsız olur.

- Ama bir insanın karısıyla aynı safta durması güzel bir şey bence. Anlaşmazlıklar oluyor mu?
- Türkiye'nin temel meseleleri konusunda üç aşağı beş yukarı anlaştığımız konular da var, anlaşamadığımız konular da. Benim mecliste hangi konulara yoğunlaşmam gerektiği gibi katkıları oluyor tabii.
Ulaşamadığım bilgilere onun üzerinden ulaşabiliyorum bazen.

- Tek tabanca takılmak zor mu mecliste?
- Çok zor. Sadece Meclis faaliyeti değil, sokaktaki bütün protesto, eylem, grev hareketlerini de destekliyoruz ve insanın zamanı yetmiyor. 24 saat çalışmak zorunda kalıyoruz ama çok şikâyetçi olduğumu söyleyemem.

'Sözlerimi fark etmiyorlar '

- Programındaki Kürt raporu yüzünden Türkiye İşçi Partisi kapatıldı, Behice Boran tutuklandı. Siz sonuçta onlardan daha şanslısınız.
- Düşünsenize ben 1 Mayıs tatili için önerge verdim, bütün partiler de verdi. Ya da ne bileyim, Meclis kürsüsünde Nâzım'dan, Mustafa Suphi'den, enternasyonalden pasajlar okuyorum, ya fark etmiyorlar, ya da artık üzerinde durulmuyor. Konjonktür çok farklı.

- Tayyip Erdoğan da hayli sivri isimler sayıyor kürsüde.
- Tabii tabii. Yalnız isimleri telaffuz ederken dikkat etmek gerekiyor. Kılıçdaroğlu da mesela Parvus Efendi'yi telaffuz etti. Farkında değil ki, adam ajan. O dönemin en karışık ve karanlık adamı. İşte sadece fukaralığa değil, zihinsel fukaralığa da karşı mücadelenin önemini gösteriyor bu cahillik örnekleri.

- AKP, Neo-Osmanlı bir politika mı izliyor?
- AKP'ninkisi, o konularda zigzagları olan bir politika. Biz bu konuları eleştirel değerlendirerek kaygılarımızı ifade ediyoruz ama geçmişle ilişkilerin normalleşmesi çok net.

- "Herkesin Atatürk'ü kendine," gibi bir durum oluştu son günlerde.
- Bir mahsuru yok. Farklı okumalar oluyor demek ki, bu da zenginleştirici bir şey. Mustafa Kemal'e de sorsalar "Kemalist misiniz?" diye, öyle olduğunu söylemezdi diye düşünüyorum. "Bize doktrin lazım diyenlere donar kalırız," diyor ya. Geçen gün bir seçmenim, Onur Öymen'in sekiz dakikalık konuşmasında 36 defa Atatürk diyerek Guinness Rekorlar Kitabı'na girdiğini söyledi. Bu ilkokul Atatürkçülüğü tabii.

3 M: Mustafa Kemal, Marx ve Muhammed

- ÖDP'den ayrılanların da içinde olduğu Özgürlükçü Sol Hareket, 10 Aralık, SHP ve Alevi hareketleriyle yan yana yürüyorsunuz. Ortak bir adı olacak mı bu birleşmenin?
- Tabii. Yeni bir kurucu idare, yeni bir sayfa, birey merkezli bir tür adalet ve vicdan hareketi diye tarif ettiğimiz, var olanlardan yola çıkan ama bunları aşan birey merkezli bir hareket, işin büyüsü. Partileşme konusunda kararlıyız. Önümüzdeki yıl deklare edilecek. İsmi henüz yok.

- Süreç biraz uzayabilir mi?
- Devlet solundan özerkleşerek gerçek bir solun inşa edilebileceğini düşünüyoruz biz. Kabaca, başını CHP ve onun peşine takılanların çektiği Ergenekon solu denen soldan ayrışarak, Türkiye'de solu bir iktidar seçeneği yapabiliriz. Esas mesele demokrasi meselesi. Süreç bu.

- 3 M (Mustafa Kemal, Marx, Muhammed) teoriniz hâlâ geçerli mi?
- O bizim seçmen profilimizle ilgiliydi. Mesela kendisini sol Kemalist olarak değerlendiriyor ama darbeci değil, sosyal politikalardan yana. Alevi Bektaşi geleneğinden geliyor ama Muhammed tarihine farklı bir okuma getirmiş. Böyle bir havuz oluştu. Bu demek ki sahici bir şey. İstanbul gibi bir yerde, Cumhuriyet tarihinde ilk defa solun ortak adayı olarak seçim kazanıldı ve baktığımda oradaki birleşim üç aşağı beş yukarı bir Türkiye modeli oluşturuyor. Biz onu Türkiye genelinde gerçekleştirebiliriz diye düşündük.

- Solda politika yapmak da zor olsa gerek. Ne deseniz eleştiri okları hazır...
- Uzun süredir solun başarısının olmaması, böyle arızalı bir şey oluşturdu. Halbuki İtalya gibi, Avrupa'da pek çok yere baktığınızda öncelikle yerel seçimlerde başarılı olunuyor. Küçük başarılarla inandırıcı ve güvenilir bir seçenek olduğumuzu göstermemiz gerek. Orda burda insanların ne dediğinin bir önemi yok. Yani bir dedikoducu sol var, bir de özgürlükçü sol var.

Aşk ve devrim asıl şimdi başlıyor

- ÖDP'den ayrılma sebebiniz neydi?
- Büyük buluşmayı gerçekleştirmek istedik. Oy birliğiyle karar aldık ama dar grup solculuğuna yönelme oldu. Bir de bu kişisel bir şey değil tabii. Biz Özgürlükçü Sol Hareket olarak bütün o ÖDP müktesebatını yaratan arkadaşlarla solu büyütmenin yolunun böyle olduğunu gördük. 2007 seçimleri de bunu gösterdi.

- ÖDP aşkın ve devrimin partisiydi. Ne oldu aşka, ne oldu devrime?
- O müktesebatın devamını sürdürüyoruz. İnsanlar zaten bizi o kadar özdeşleştirmişler ki, orada bir problem olduğu kanaatinde değilim. Bütün bu sözcükler zaten, siyasette yeni bir dile tekabül ediyordu. Sol büzüştükçe ahaliden koptu. Sine-i millete dönmek ve o toplumsal dönüşümün adresi olarak solu göstermek bence önemli.

- Esas şimdi mi başlıyor yani aşk ve devrim?
- Evet çünkü ilk defa "Birey olarak ben bu sürecin parçası olmak istiyorum," diyen çok geniş bir kesim katılıyor. Türkiye'nin dört bir tarafını dolaştığımız için o sinyali görüyoruz.
Davul birinde tokmak birinde, bir tür otlakçı siyaseti dediğimiz, başkalarının sırtından siyaset yapmak insanların hoşlandığı bir şey değil. İnsanlar bize inanarak geliyor ve böyle bir şeyi görünce kaçıyorlar.

- CHP'nin oylarını toplar mısınız 2011 seçimlerinde?
- Tabii. CHP demeyeyim de, Deniz Baykal hizbine tepki duyan kesimler şimdiden bizimle birlikte davranmaya başladılar. Bu durum büyüyerek gelişecektir.

- Siyasetin herkesin malı haline gelmesini savunuyorsunuz. AKP'nin açılımı il il anlatması da bu değil mi?
- Bu yüzden iktidarda. 2007 seçimlerinde son hafta dışında sadece AKP'yle karşılaştık. Siyasal solu güçlendirmenin yolu, sosyal solu güçlendirmekten geçiyor. Minibüs arkası yazılarında der ya; "Çalış senin de olur..."

www.sabah.com.tr